Yıllardır gazetecilik mesleğinde, doğru bildiğim yolda yürüdüm. Bazen muhalif oldum, bazen karşı durdum, savunduğum insanların tarafında yer aldım ya da bertaraf edildim.
Ancak son zamanlarda içimde derin bir sorgulama başladı. Bizler, gazeteciler olarak halkın doğru bilgi alması için varımızı yoğumuzu ortaya koyarken, zaman zaman kullanıldığımızı fark ediyorum.
Elimize geçen belgeler, duyduğumuz sözler, bize gizliden gizliye gönderilen bilgiler, acaba gerçekten ne kadar doğru?
Bu süreç beni derinden yordu ve düşündürdü. Birileri bizi kendi çıkarları için mi kullanıyor? Bizler kime, neye karşı mücadele ediyoruz?
Yaptıklarımın gerçekten doğru olup olmadığını sorguluyorum. Halkın bilgi alması için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışırken, neden kimse bana “Ne yiyorsun, ne içiyorsun, nasılsın?” diye sormuyor.
Kendi içimde bu soruları sorarken, biliyorum ki bu satırları okuyan birkaç kişi belki bana kızacak. Kızın, ne olacak ki? Ama hiç sordunuz mu bana nasıl geçiniyorum, neyle ayakta kalıyorum?
İnsan, zaman zaman hata yapar. Ben de hata yaptım ve sizden özür diliyorum, Sayın GÜNEL .
Beni dolduruşa getiren, yanlış bilgilendiren ve belge gönderenleri gerektiğinde deşifrede ederim.
Şunu anladım ki, gazetecilik halk için yapılır, ama her bilginin doğruluğu sorgulanmalı.
Bu yazının Sayın Ömer Günel Başkanımızın da gönlüne dokunmasını umuyorum.
Zira, samimiyetle yapılan her özür, karşılık bulur. İnsan, hatalarından ders çıkardığı sürece büyür.
SAYGILARIMLA
Orhan ÇEVİKBAŞ.